Kutsal Kitap, ‘Gerçeği bileceksiniz ve Gerçek sizi özgür kılacak’ der. İnsanlar gerçekle özgür olurlar. Yaşamınızın her alanında özgürlüğe sahip olmanız dileğiyle başlayalım.
Gerçekten de Kutsal Kitap değiştirildi mi? İnsanlar bir şekilde Kutsal Kitap’ı bozmuşlar mıdır? Bu mümkün olabilir mi? Eğer Kutsal Kitap değiştirildiyse bunun sonuçları yalnızca Tanrı’nın sözlerinin bozulması değildir. Böylelikle insanların Tanrı’yla ilgili düşüncelerini de bozulmuş olacaktır.
Bu soru ülkemizde hemen hemen herkesin bir zaman bir şekilde kafa yorduğu bir sorudur. Bu şaşırtıcı değildir. Zira her yerde Hıristiyanlık’ın aslı bozulmuş bir din olduğu konuşulur ve Kutsal Kitap’ın da bozulduğu iddiası dile getirilir. Okullarda ders kitaplarında da böyle anlatılır. Zaten aslı olmadığından kimse okumaya gereksinim duymaz. ‘Orijinali olsa okurduk’ denir.
Peki, Kutsal Kitap değiştirildi mi? Bu soruya birçok açıdan yaklaşarak yanıt vermek mümkündür. Ancak bilinmesi gereken en önemli konu bu sorunun arkasında yatan gerçektir. İnsanlar bilerek ya da bilmeyerek Tanrı Sözü’nün değerini görmemek, insanların Tanrı Sözü’ne yaklaşmalarını engellemek amacıyla böyle yaklaşırlar.
İncil ve Tevrat’ın değiştirildiği iddiası birçok konuyu içerir. Kimi orijinallerin yitip gittiğini, kimi sayının çok olmasından dolayı insanların bir araya toplanıp masanın üzerine dizerek kuvvetli bir şekilde masanın sallanması ve üzerinde kalan dört tanenin seçildiğini iddia eder. Kimi saygı duyar ama okumaz. Fakat hemen hemen herkesin kafasında yer eden düşünce Kutsal Kitap’ın değiştirildiği iddiasıdır.
Oysa aklı başında bir insan önyargılarını bırakıp durumu mantıklı bir şekilde ele alacak olsa kesinlikle Kutsal Kitap’ın değiştirildiği iddiasının peşinden gidemez. Neden? Çünkü ne tarihsel olarak, ne bilimsel olarak, ne de dinsel olarak bunu destekleyecek hiçbir sağlam dayanak yoktur. Öncelikle Kutsal Kitap kendisini kanıtlar. Tanrı kendi sözünü koruyabilecek güçtedir.
1- İncil’in kendini kanıtlaması Günümüzde bırakın bir yazarın kitabını değiştirmeyi, onun kitabını izinsiz basmayı bile göze alamazsınız. Göze alanlar suç işlemiş olurlar. Yakalandıklarında cezalandırılırlar. Sıradan bir yazar bile hiçbir şekilde kitabının değiştirilmesine izin vermez. Peki, göğün ve yerin hâkimi olan Tanrı’nın sözlerini kim değiştirmeye cesaret edebilir? Bırakın böyle bir girişimde bulunmayı, Tanrı böyle bir şeye izin verir mi hiç? Vermez.
Kutsal Kitap’ın birçok yerinde Tanrı’nın sözlerini değiştirebilecek bir kuvvetin olmayacağını okuruz. Her şeyin gelip geçeceğini, ama Tanrı Sözü’nün asla değişmeyeceğini gösteren birçok ayet vardır.
Örneğin :
Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlik sözlerini geçersiz kılmaya geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğrusunu söyleyeyim. Yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak. – Matta 5:17-18
İnsan soyu ota benzer, bütün yüceliği kır çiçeği gibidir. Ot kurur, çiçek solar, Ama Rab’bin sözü sonsuza dek kalır. – 1.Petrus 1:24-25
Tanrı’nın sözleri değiştirilirken sesini çıkarmaması O’nun Tanrılığı konusunda insanların içine şüphe düşürebilmektedir. Zira ölümlü insanlar bile kitabının değiştirilmesine izin vermezse Tanrı’nın sessiz kalması düşünülemez.
Ayrıca Kutsal Kitap Tanrı’nın sözüdür. Biri onu değiştirmekle Tanrı’nın insanlara söyleyeceği sözleri değiştirmiş olmaktadırlar. Düşünün bir kere Tanrı bir şekilde insanlara mesajını iletiyor, ama birileri bu mesajı değiştirdiği için Tanrı’nın söylemek istedikleri güme gidiyor. Tanrı da sanki güçsüzmüş gibi eli kolu bağlı bir şekilde yerinde duruyor, hiç müdahale etmiyor. Sizce bu inanılır bir şey midir?
Müzelerde bulunan el yazmaların, nüshaların ve elde bulunan bütün tarihsel kanıtların çözümlemesi 1.yy’ın sonundan itibaren günümüze dek gelen belgelerin güvenilirliği saptanmıştır. İsteyen bu metinleri inceleyebilir.
Sanki insanlar Tanrı’nın Kutsal Kitap’ını okumasınlar diye yanlış inanışlarla her türlü engel konmuştur. Kimine göre Kutsal Kitap’ın aslı yoktur, kimine göre İznik Konseyinde değiştirilmiştir, kimine göre ise okunacak kitap Barnaba’nın yazdığıdır, ya da Tomas’ın İncili okunmalıdır.
Ne İznik Konseyi’nde, ne de başka bir şekilde Tanrı’nın sözüyle oynanmamıştır. Hele İznik Konseyi hiç uymaz. Zira o tarihten çok önceleri Kutsal Kitap tamamlanmıştır. İkinci programımızda bu konuyu ele alacağız. Ondan sonraki programda da Barnaba İncili’yle Tomas İncilini ele almak istiyoruz.
Tarihsel olarak konuya yaklaştığımızda eldeki verilerin varlığı böyle bir sorunun gereksiz olduğunu göstermektedir.
- Tevrat İ.Ö. 15.yy’da,
- Zebur diye de bilinen Mezmurlar İ.Ö.10 yy’da,
- Eski Antlaşma’nın son bölümü olan Malaki İ.Ö.4.yy’da tamamlanmıştır. Mazoretik metinlere göre Eski Antlaşma İ.Ö. 1440 ile 425 arasında tamamlanmıştır.
- Kahire Kodeksi İ.S. 895, İngiltere’de Başkent Londra’da British Museum’da,
- Peygamberlerin Kodeksi İ.S.1008 Leningrad’ta,
- Bayblonicus Petropalitanus Kodeksi İ.S.1008 yine Leningrad’ta,
- İngiliz Müzesi Kodeksi, İ.S.950 İngiliz Müzesi, Londra’da
Samiriye Tevrat’ı, İ.S. 100-200 Samiriye’de bulunmaktadır.
Bu Eski Antlaşma nüshalarıyla günümüzde elimizde olanlar arasında hiçbir fark yoktur. Tanrı’nın sözlerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet yoktur.
Aynı değişmezlik Yeni Antlaşma yani İncil için de geçerlidir. 1947-1956 yılları arasında Lut denizi çevresinde mağaralarda birçok eski İbranice tomar bulundu. Tomarların bulunduğu göz önünde tutularak Lut Denizi Tomarları diye adlandırıldı.
20 binden fazla el yazması parça ve 100’den çok Kutsal Kitap bulundu. Bu olağanüstü kütüphane Esseniler adlı bir grup tarafından İ.S.68 yılında kurulmuştur. Esseniler Kutsal Kitap’a çok önem veren ve onu koruyan bir gruptu. Zamanlarının yarısını Kutsal Kitap’ların çoğaltılmasına adarlardı. Bu tomarlar İsrail’de ‘Shrine of the Book’ adlı bir müzede sergilenmektedir. Sözü edilen tomarlardaki eski ahit metinleriyle İ.S.1008 tarihli Leningrad Kodeksi yazmalarıyla ve günümüzde okuduğumuz Kutsal Kitap ile arasında hiçbir fark yoktur. Müze herkese açıktır ve milyonlarca insan bu el yazmalarını görmüşlerdir.
Aynı şekilde elde Septuagint adı verilen kaynak da bir kanıt olarak sunulabilir. İ.Ö. 1.ve 3.yy’lar arasında Mısır’daki İskenderiye kentinde Yunanca bilen Yahudiler tarafından oluşturulan bir heyet Eski Ahit’i İbranice orijinalinden Yunanca’ya çevirdi. Bu çeviri heyetinde 72 kişi olduğundan çeviriye de yetmişler anlamına gelen ‘Septuagint’ adı verildi. 1.yy’da Yunanca dünya dili haline gelmişti. İsa’nın öğrencileri de Yunanca’yı bilip konuşurlardı. İsa’nın öğrencileri Eski Antlaşma’dan bazı ayetleri İncil’de kullandılar. Bu şekilde Septuagint’ten aktarmaların yapılmış olması o çevirinin ne kadar güvenilir bir çeviri olduğunu göstermektedir.
İncil için de benzer tarihsel kanıtlar fazlasıyla mevcuttur. İncil İ.S.1.yy’da vahiyle bildirilmiştir. Dünyanın bilinen birçok müzesinde İbranice el yazmaları mevcuttur.
Yeni Ahit yani İncil İ.S. 45-96 yılları arasında Yunanca (ya da eski Yunan dili Grekçe) olarak yazıldı. Bugün 5000’den fazla eski el yazması mevcuttur. Bunların büyük bir kısmı da İslamiyet’ten yüzyıllarca önce yazılmıştır. Bunlardan en eski ve en değerli olanlardan birkaç örnek vermek gerekirse:
- John Reylands Papirüsü, İ.S.117-138 İngiltere John Reynalds Üniversitesi, Manchester.
- Chester Beatty Papirüsleri, İ.S. 200-250, Chester Beaty Kütüphanesi, İrlanda, Dublin,
- Viyana, Avusturya, Michigan Üniversitesi, A.B.D.
- Bodmer Papirüsleri İ.S. 200-250: Vatikan Kütüphanesi, Roma; Cenevre,
- İsviçre.Alexandrinus Kodeksi, İ.S. 400: İngiliz Müzesi.
- Ephraeme Kodeksi, İ.S. 400: Biblioteque Nationale, Paris.
- Beazae Cantabrigiensis Kodeksi, İ.S. 450, Cambridge Kütüphanesi, İngiltere.
- Washingtonesis Kodeksi, İ.S. 450-550, Washington D.C.
- Oxyrhyncus Papirüsü, İ.S. 200-300, Mısır’daki Bahnasa’da yeni bulunmuştur.
Daha birçok yüzlerce eski metin hâlâ mevcuttur. Kısaca, ikinci ve altıncı yüzyıl arasındaki döneme ait yazılan Yeni Ahit (İncil) kısımlarının Grekçe (eski Yunan dili) yazılmış birçok nüshası şu anda da mevcuttur. Bunların en önemli ve geçerlisi, dördüncü ve beşinci yüzyıla aittir; özellikle Londra’da bulunan Sina Dağı Kodeksi ile hemen hemen aynı tarihe ait olan Vatikan Kodeksi çok önemlidir. İkinci ve üçüncü yüzyıla ait olan papirüs el yazması kitaplardan söz ettik, çünkü bunlar Yeni Ahit metninin ilk tanıklarıdır ve İznik Konseyi’nden (İ.S. 325’ten) çok önceki bir döneme aittir.
Sina Dağı Kodeksi, İ.S. 350: İncil’in tamamını ve Eski Ahit’in büyük bölümünü içerir. 1844’te Sina dağında, St. Catherines Manastırı’nda Tischendorf adlı bilgin tarafından bulundu. Şu anda Londra’daki British Museum’da bulunmaktadır.
Vatikan Kodeksi, İ.S. 325 – 350: Yunanca yazılmış Eski ve Yeni Ahit’ten büyük bölümler içerir. Vatikan Kütüphanesi, Roma.
Yukarıdaki tüm eski metinlerde aynı gerçek açıklanıyor. Tanrı’nın daha önceki mesajı apaçık bir şekilde olduğu gibi durmaktadır. Anlamı değiştirmeyen imla dışında hiçbir farklılık yoktur ve bu metinlerin mesajı aynıdır.
Her şey bir tarafa Kutsal Kitap’ın değiştirildiği iddiası Tanrı’ya yönelik ağır bir suçlamadır. Dünyasal olan, ölümlü yazarlar bile eserlerini kolayca korumaktadırlar. Bu sorunun yanında beliren en komik yan da Tanrı’nın, kendi kitapları değiştirilirken bazen sessiz kalması, bazen de onları korumasıdır. Önceden de söylediğimiz gibi Tanrı, Tanrı ise kesinlikle hiçbir güç Tanrı’nın sözlerini değiştiremez.
Sonuçta Tanrı’nın Sözü güvenilirdir. Kimse O’nun sözlerini değiştirebilecek kadar güç ve yetkinliğe sahip değildir. Her yerde, her şeyde egemen olan Tanrı buna asla izin vermez.
Görüldüğü gibi Tanrı’nın sözlerinin asla değişmeyeceği ve değiştirilemeyeceği gerçeği kanıtlarla ortadadır.
Kutsal Kitap’ın değiştirildiği iddiası insanları Tanrı’nın sözünden ve Tanrı’dan uzaklaştırmak için türetilmiş bir yalandır.