Bu, özellikle şu günlerde çokça duyduğumuz bir sorudur. En açık yanıt ise, İman Yasası’nda bulunuyor: “O, biz insanlık için, kurtuluşumuz için gökten indi, kız oğlan kız Meryem’den Kutsal Ruh ile doğdu ve bedene girdi. Pontiyus Pilatus zamanında bizlerin yerine çarmıha gerildi. Acılar çekti ve gömüldü. Üçüncü gün dirilip göğe çıktı.”
Aşağıda, Mesih’in çarmıh üzerindeki Kurtulmalık ölümünün gerekliliğini gösteren kanıtlar sıralanmıştır.
1. Kurtuluşa Olan Gereksinim: Kuşkusuz, Kurtuluş tüm insanlığın gereksinimidir. Günah, insan türünün ayrılmaz bir parçasıdır. “Çünkü, herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı.” (Romalılara 3:23)
“Hepimiz koyunlar gibi yolu şaşırdık, her birimiz kendi yoluna döndü. Rab, hepimizin kötülüğünü O’nun üzerine koydu.” (İşaya 53:6) “Günah işlemedik dersek, O’nu yalancı durumuna düşürmüş oluruz ve O’nun sözü içimizde olamaz.” (1. Yuhanna 1:10)
Gerçekten de her insan kendiliğinden, tövbenin geçmiş günahlarını silemeyeceğini, af için daha etkin bir yolun bulunması gerektiğini hisseder ki, bu yol “Kurtulmalık”tır. Başka türlü, hemen her dinde varolan, eski zamanlardan beri bilinen kurbanı nasıl açıklayabiliriz? Kurbanın ilkesel anlamı, suçlu insanın günahlarının silinmesine duyduğu ihtiyaca uygun değil midir?
2. Aklî Delil: Herkes Tanrı’nın kutsal, insanın ise kötü ve günahlı olduğunu kabul eder. Günah, Tanrı’nın kendi öz biçiminde yarattığı insanı alçaltıcı bir şey olduğu için Tanrı’nın yargısına lâyıktır. Günahlının boynundaki hüküm geçersiz kılınmadıkça, arıtılması mümkün değildir. İtaat çizgisine dönmekten başka bir şey olmayan tövbe, işte bu arzulanan “aklanmayı” sağlayamamaktadır. Aksi takdirde, Tanrısal adaletin ne değeri olurdu?
3. Kurtulmalık ile Şeriat Arasındaki Uyum: Tanrı’nın Şeriati, hakkından ve yargısından vazgeçmez: “Günahın karşılığı ölümdür.” Bir başka deyişle, Şeriat, caniye kısas istemektedir. Kısas ilkesini taşımayan bir şeriat kabul edilemez.
Benzetme yapacak olursak, şeriat savcı durumundadır. Savcı, suçluya kısas istemekten asla geri kalmayacaktır. Aksi halde, adaletin bekçisi olarak kendini lekeler. Kısaca, Tanrı’nın Şeriati suçluya kısas, diğer bir ifadeyle, günahlarına karşılık kurtulmalık istemektedir. İşte burada, gönülden şükretmeliyiz. Çünkü, Mesih bu kurtulmalığı insanın yerine sunmuştur. Dolayısıyla O’na her iman eden kurtulur, günahları için bağış kazanır. Ne mutlu insanlığa! Çünkü Mesih’in sağladığı Kurtulmalık geniş kapsamlıdır. Öyle ki hiç kimse, “Mesih benim için ölmedi” diyemez. “…Çoğunun suçunu da O taşıdı, günahlılar için şefaat etti.” (İşaya 53:12) “Oğul olduğu halde, çektiği acılardan söz dinlemeyi öğrendi. Yetkin kılınmış olarak Tanrı tarafından… sözünü dinleyenlerin hepsi için sonsuz kurtuluş kaynağı olmuştur.” (İbranîler 5:810)
4. Kurtulmalık ile İnsanın Manevî Gereksinimi Arasındaki Uyum: Bilindiği gibi her insanın, adalet ve Kutsallığın yüceliğini değerlendirebilecek bir vicdanı, manevî yanı vardır. Eğer suçunu kabullenir de, ona karşı kurtulmalık bulamazsa ruhsal bir sıkıntıya, duygusal bir gerilime girer. Ruhsal sefaletine, günahla dolu yaşantısına karşın, insanda vicdanın varolduğu, iyiyi kötüden ayıran ruhsal bir gücün yaşadığı da kabul edilen bir gerçektir. Bu güç, Tanrısal gücün yankısından başka bir şey değildir. Ancak bu güç, önemine karşın insanı yargıdan kurtaramaz.
Onun karşı koyuşu, itirazı insandaki kötülüğü etkileyebilir; ama kesinlikle onu aklayamaz. Kala kala şeriat kalıyor; ama bu noktada o da yetersiz. “Şeriat” diyor Pavlus, “bizi Mesih’e götürür.”
Suçluluk duygusu, vicdan yargısının sesi, günahlarımızı yok edecek bir barış aracısının gerekli olduğunu bize söyler. Ancak bu gerçekle yüz yüze geldiklerinde birçokları, iyi işlerin Tanrı’nın merhametini sağlayabileceğini umarak vicdan sorununu kişisel çabalarla çözümlemeye uğraşırlar. Bu gibilerin kısas yargısını ihmal edip “merhamet” umuduna sığındıklarını görürsün.
5. Tanrı’nın Kurtulmalık Planı: Kurtulmalığa gerek olmasaydı, Tanrı onu kesinlikle planlamazdı. Mesih, “İnsanoğlu” dedi, “hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları uğruna fidye (kurtulmalık) olarak vermeye geldi.” (Matta 20:28) “Çünkü, Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.” (Yuhanna 3:16) Elçi Pavlus da şöyle diyor: “Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu’nu gönderdi.” (Galatyalılara 4:4)
Bu yüce ayetlerin ışığında, Tanrı’nın insana merhametle dolu inanılmaz bir sevgi beslediğini görüyoruz. İşte İsa, varlığında somutlaşan bu olağanüstü sevgiyi, tüm insanlık, “Tanrı’nın yalnızca Kutsal ve Adil değil, aynı zamanda Sevgi olduğunu da bilsin” diye çarmıhta gerçekleştirdiği Kurtulmalık işi ile dile getirdi.
Kurban Mesih, günahlının vicdanına gerçek sevgiyi gösterir. Bu sevgi, kişiyi çarmıha, Tanrı’nın Sevgi olduğunu gösteren biricik aracıya bağlar.
Değerli okuyucu! Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, çığırtkanlar her köşeyi kapmış.
“İşte yeni bir düzen! Gelin ona uyalım!”
“İşte yeni kardeşlik! Haydi kabul edin!”
“Ellerimizi dayanışma için uzatıyoruz!”
Ama Mesih’in çarmıhı olmadan, tüm bu çağrılar boşunadır. O’nun çarmıhı olmaksızın, yeni sistemler fiyasko, yeni kardeşlik yalan, yardım için uzanan eller silâhlıdır. Bu çağ insanının hatası, çarmıha tıpkı eski Yahudiler, Yunanlılar gibi bakması, onu bilgisizlik, zayıflık, alçaklık, lânet ve takoz olarak görmesidir. O, bu yanlış değerlendirmesi yüzünden asıl yükselmesi gereken feryadı unutmuştur: “İşte dünyanın günahını taşıyacak Tanrı Kuzusu!”